Patikalar, patikalarla karışıyor. Kızılçam ve karaçamın hâkim türler olduğu ormanın içinde dört ile altı saat arası süren uzun bir yürüyüşle varılıyor Yamanlar Dağı’ndaki Karagöl’e. İzmir’in sıcak yazlarına inat bir vaha, ormanın ve tepelerin sakladığı gizli bir cennet.
Doğanın en güzel yüzünü sergilemekten kaçınmadığı, yaz olmasına rağmen her türden çiçeğin boy gösterdiği, kelebeklerin nemli geçen geceden sonra kurumak için kendilerini güneşe bıraktığı, onlarca kuş türünün sabah şarkıları söylediği, tarihi kalıntıların insanı şaşırttığı, alıcı kuşların dallarda avlarını beklediği muhteşem bir ormanın içinde bir sırt boyunca yürüyorum. Bu kez İzmir’deyim ve hedefim Karagöl.Daha önce birkaç kez yürü- düğüm için sırtı terk etmemem gerektiğini çok iyi biliyorum. Rotadan saparsam hedefime ulaşmak çok uzun bir süre alabilir. Rotadan sapmak da çok zor değil. Çünkü patikalar hep aşağılara doğru iniyor. Vadide su var. Doğal olarak da hayvanlar suya gide gele oluşturmuşlar bu patikaları. Erken olmasına rağmen güneş yakmaya başladı bile. Kızılçam ve karaçam gölgeleri sayesinde güneş ışınlarından korunabiliyorum şimdilik. Ancak güneş biraz daha yükselince sert ışıktan korunmak hiç de kolay olmayacak.
Yaklaşık bir saat yürüdükten sonra orman bitiyor ve bir düzlüğe varıyorum. Güneşin etkisini iyice arttırdığı bir zamanda ormandan çıkar çıkmaz güneş insanı sarsıyor.
Oysa orman ne kadar serin, ne kadar koruyucuydu. Tek tesellim yaklaşık 10 dakika sonra varacağım çeşme. Gürül gürül akan çeşmeye varır varmaz kafamı suyun altına tutuyorum. Bu tür yürüyüşlerde bundan daha güzel bir keyif
olabilir mi?
Karagöl’e daha önce hep başkalarıyla yürüdüğüm için keşif keyfini doyasıya yaşayamamıştım. Şimdi hiç acelem yok. Karagöl, İzmir’in Yamanlar Dağı’nda, orman içine saklanmış bir doğa harikası. Doğa neredeyse her mevsim sabahın erken
saatlerinde bir sis gösterisi sunar. Sis birden tüm gölü kısa sürede bir sihirbaz gibi yok eder. Göl ve gölün kenarında kurulmuş çadırlar bir görünür, bir kaybolur. Orman içindeki ağaçlar sisin içinde bazen ürkütücü, bazen
de çok eğlendirici olur. Kışın pek kar düşmez, düşse de çok kalmaz, ama yine de gölün en güzel görüntülerini izleme fırsatı yaratır. Çocukların özgürce koşacağı, kendi başlarına oyunlar kurabileceği ve doğanın tadını çıkarabileceği
böyle güzel bir doğal alan zor bulunur.
Karagöl’e gidiş, Menemen ilçesinin Emiralem Köyü’nün çıkışındaki dereyi geçtikten yaklaşık 50 metre sonra ortaya çıkan patikadan başlıyor. Katılanların performansına göre dört ila altı saat arasında sürüyor. Dereyi geçtikten 50 metre sonra sola doğru giden patikayı buldunuz mu yürüyüşünüzün en zor kısmı bitmiş demektir. Çünkü insan müdahalesi doğayı sürekli değiştiriyor. Bir gün sonra bile bir patikanın yok olduğunu görebilirsiniz. Ayrıca rotayı çok iyi bilenler bile bazen rotanın girişini kaçırabiliyor. Serinledikten sonra etrafıma bakıyorum. Burada sadece orman yok. Yamanlar Dağı’nın yüksek kaya duvarları ve bu duvarlarda tutunmayı başarmış kara ve kızılçamları heyecanla izliyorum. Kayalara tutunan kızılçamlar hem kendi yaşamlarını sürdürüyor, hem de yeni toprak oluşumunu sağlıyorlar. Çeşme başında dinlendikten sonra tekrar çıkıyorum yola. Kalabalık olarak gitmekten hiç sıkılmasam bile doğada tek başımayken daha mutlu oluyorum. Bazen küçük bir taşın başında dakikalarca zaman geçirme özgürlüğüm var çünkü. Burada karnımı doyurduktan sonra yola çıkarak sağa doğru giden orman yolunu takip ediyorum. Yol döne döne yükseliyor. Yaklaşık bir saat sonra İzmir’den gelen Karagöl yoluna çıkıyorum. Sadece beş dakika yürüyerek Karagöl’e varıyorum. Yaz olmasına rağmen göl yine sisle kaplı. Yüksekte olan gölün bulunduğu alan gece soğuk. Sabah erkenden etkisini gösteren İzmir’in yakıcı güneşi gölde buharlaşmaya neden oluyor. Gölün sabahları sisler altında kalmasının nedeni de bu.
Karagöl’ün bir de mitolojik öyküsü var. Yüksekliği 1076 metre olan Yamanlar Dağı’nın üstünde bulunan Karagöl’e yöre sakinleri Tantalos Gölü de diyor. Bir heyelan gölü olan bu doğa harikası, ismini bir zamanlar bölgede yaşayan Tantalos’tan almış. Tantalos, Zeus’un bir ölümlü ile olan ilişkisinden doğmuş. Kimi zaman Frigya kralı olarak anılsa da bununla ilgili kesin bir delil yok. Tantalos, şimdi Manisa sınırları içinde olan Spilos (Spil) Dağı’nda yaşarmış. İsminin antik dönemlerden günümüze kadar gelmesi, ona uygulanan ve “Tantalos İşkencesi” olarak anılan eziyetle ilişkili. Olympos’u ziyaretinde tanrılardan nektar çalar Tantalos. Zeus da onu bir delikten yeraltı dünyasına atarak cezalandırır. Ceza, suyla dolu olan bir yerde olmasına rağmen su içememesidir. Boğazına kadar suyla dolu bir yerdedir, ama canı içmek istediğinde su çekilir ve asla ona ulaşamaz. Yine acıkınca başının üzerindeki meyvelere uzanır, ama meyveler hemen yükselerek ondan kaçar. Zeus’un Tantalos’u attığı delik daha sonra suyla dolarak bir göl oluşur. Bu, Yamanlar Dağı üzerindeki Karagöl’dür… Karagöl’ün etrafında birçok yürüyüş rotası bulunuyor. Bunlardan biri Karaçam Köyü’nden geçerek Çamiçi Köyü’ndeki Homeros Mağarası’na uzanıyor. İsterseniz yürüyüşünüzü Homeros Mağarası’na kadar da devam ettirebilirsiniz. “Peki ne yiyeceğiz” diye soranlarınız da olacak elbette.
Bence doğaya giderken yanınıza sandviç, içecek ve meyve alın. Yiyeceğiniz sizinle olursa doğanın her köşesi sizin için lokantaya dönüşür. Elbette geride çöp bırakmayacağınızdan eminim. Ancak isterseniz göl kenarındaki tesislerde
yemek yiyebilir, etrafındaki küçük rotalarda yürüyüşler yaparak doğanın tadını çıkarabilirsiniz. Eğer kamp malzemeniz varsa gölün kenarındaki düzlüklerde bir gece kamp kurun. İzmir’de insanlar gece yarısı bile sıcaktan kavrulurken siz üşümemek için uyku tulumunuza daha sıkı sarılacaksınız.
YILDIRIM GÜNGÖR – Atlas
Yorum ekle